Welcome to Our Website

Assos Antik Kenti’nin “bothros” adı verilen çöplüğü de tarihe ışık tutuyor

Ayvacık ilçe merkezinin 17 kilometre güneyindeki Behramkale köyünde yer alan Assos Antik Kenti, tarih boyunca Lidya, Pers, Pergamon¸ Roma egemenlikleri altında varlığını sürdürdükten sonra Orta Çağ’da terk edildi. Aktif olduğu dönemlerde bölgesindeki tek büyük limana sahip olduğu için geçen gemiler sayesinde zengin olan kent, Amerikan Arkeoloji Enstitüsünün 1880-1883 yıllarında yaptığı kazılar sırasında Amerikalı genç mimar Francis Henry Bacon tarafından keşfedildi.

Felsefe tarihi bakımından da önemli olan, Aziz Pavlus tarafından ziyaret edilmesi nedeniyle Hristiyanlar tarafından kutsal kabul edilen kentte, Antik Çağ insanının günlük yaşamının bilinmeyenlerine yönelik araştırmalar devam ediyor.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurettin Arslan başkanlığındaki kazı heyeti, gün ışığına çıkardıkları eşyalarla Türkiye’nin en çok ziyaret edilen antik kentlerinden Assos’ta yaşamış insanların yemekleri nasıl pişirdikleri ve servis ettikleri, hangi hayvanları tükettikleri, hangi araç ve gereçleri kullandıkları gibi soruların yanıtlarını arıyor.

“Bothros” adı verilen çöplükte yapılan kazılarda, günlük eşyalara ait yüzlerce parçanın yanı sıra ham madde olarak nitelendirilen bazı malzemeler de ilk kez gün yüzüne çıkarılıyor. Konservatörler, her biri yapbozu andıran eşyalara ait parçaları uzun uğraşlar sonunda bir araya getirerek antik yaşama ait malzemeleri bugüne ulaştırıyor.

“HER TÜRLÜ ÇÖPÜN ATILDIĞI BİR ALAN”

Prof. Dr. Nurettin Arslan, AA muhabirine, Assos Antik Kenti’ndeki çöplüğün “agora” olarak bilinen meydanın doğu kenarındaki Roma dönemine ait bir çeşme yapısının kenarındaki boşlukta yer aldığını söyledi. Assos’ta yapılar inşa edilirken genelde kayalık bir bölge olduğu için ana kayanın kesilmesi gerektiğini belirten Arslan, “Roma dönemindeki çeşme yapılırken de ana kaya kesilmiş. Arada neme karşı önlem almak için yaklaşık yarım metre civarında boşluk bırakılmış. İki bu boşluklar çeşme faaliyetteyken hiçbir şekilde çöp atılmıyor fakat çeşme işlevini kaybettikten sonra bu boşluklar ya da alanlar, mekanlar, çevrede yaşayan insanların evlerinde açığa çıkan her türlü çöpün atıldığı bir alana dönüşüyor.” dedi.

Arslan, bu çöp alanlarının antik dönemde “bothros” olarak adlandırıldığı bilgisini verdi. Assos’taki çeşmenin yanında bulunan boşluğun 2. yüzyıldan 6. yüzyıla kadar ev atıklarının atıldığı bir alan olarak kullanıldığını dile getiren Arslan, şöyle devam etti:

“Burada ele geçen her türlü parçanın dikkatli toplanması, istatistiğinin yapılması, gruplara ayrılıp tekrar birleşip birleşmediğine bakılması gerekiyor. Bu uzun soluklu çok zor bir iş. Biz burada bunu denemek istedik. Çünkü bizim amacımız sadece alanları, mekanları ortaya çıkarmak değil. Bu kentteki insanların evlerinde yemekleri nasıl pişirdikleri, nasıl servis yaptıkları, hangi tür hayvanları yedikleri ya da hangi aydınlatma araç ve gereçleri kullandıkları gibi soruların cevaplarını aramamız gerekiyor. Bu soruların cevapları da doğal olarak antik çöplükte yer almakta.”

BALIK KEMİKLERİNDEN ÜRETİLMİŞ ALETLER BULUNDU

Arslan, çöplükten çıkarılan eserler arasında Roma döneminde “sigillata” denilen kırmızı astarlı kapların, Afrika’da “terra sigillata” olarak bilinen ve üzerlerinde askılar, haçlar olan seramiklerin çoğunlukta olduğunu aktararak, domuz ve büyükbaş olmak üzere o dönem tüketilen hayvanlara ait kemiklere de ulaştıklarını belirtti.

Prof. Dr. Arslan, “İnsanların yazı yazmak için kullandıkları ya da merhemleri karıştırmak için ihtiyaç duydukları küçük kaşıklar, kalemler ele geçti. Bu her yerde bulunan bir bulgu ancak Assos’taki bu bulguyu önemli kılan, ‘stylus’ dediğimiz kalemler ya da küçük kaşıkların, balıkların sırtlarındaki yüzgeç kemiklerinden yapıldığını öğrendik. Bu bizim için önemli. Bugüne kadar bu tür aletlerin üretildiğini biliyoruz fakat bunlara ait ham maddeyi bulma şansımız yoktu ama bu çöplükte balık kemiklerinden üretilmiş olan aletlerin yanında henüz işlenmemiş olan ham maddeleri bir arada gördük. O yüzden hem arkeoloji hem de üretim teknikleri açısından oldukça önemli.” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir